kırık tırnak
ilkayiwi@yahoo.com
17 Nisan 2012 Salı
doğum
Sen doğmanın ne olduğunu bilmiyordun. Tüm bildiğin rahmin gittikçe sıkışıp, rahatsızlaştığı idi.
Hala burası senin için yaşanılan tek yerdi. Başka bir yerde var olabileceğini hayal bile etmemiştin ve şimdi dışarı doğru itilmekteydin. Hiç kimse sana gitmeye hazır olup olmadığını sormadı. Dışarı çıkmaya zorlanmış, gıda ve hava kordonun sonsuza kadar kesilmişti.
Doğmuş olmak bir parça ürkütücüydü. Ağladın. Eğer bunun hakkında düşünebilseydin muhtemelen ölmekte olduğunu sanacaktın. Bir bakıma haklı sayılırdın. Rahim içindeki hayat sona ermişti...
Fakat yaşamının yeni bir parçası başlıyordu.
Bedenini kullanmayı öğrenmen gerektiği kadar bir şahsiyet olarak da gelişmeye çalışmalıydın. Bir aklın vardı ve karar almakta sana yardımcı oluyordu. Aynı zamanda duygularınla coşuyordun. Kimi zaman mutlu, kimi zaman hüzünlü, kimi zaman yalnızlık içinde ya da kızgın, kimi kez de telaşlıydın. Söylediklerin ve yaptıklarınla diğer insanları mutlu veya mutsuz kılabileceğini öğrendin. Ana-baba ve öğretmenlerinin neyi yapman gerektiği ve nasıl yapman gerektiği hakkında kendi fikirleri vardı.
Onların söyledikleri şekilde hareket etmek her zaman kolay değildi, fakat gelişmene yardımcı oluyordu. Çok iyi bir şey yaptığında içinde iyi bir duygunun yayıldığı dikkatini çekmeye başladı. Bu duygunun gelmesi, Yanlış bir şeyler yaptığında kendini mutsuz hissettin. İnsanları -özellikle kendini-, hayal kırıklığına uğratmışsın gibi hissettin.
Hatta iniş ve çıkışlarıyla bile bu yeni dünya heyecan vericiydi. Çabucak, rahim dünyan hakkındaki her şeyi unuttun. Bu yeni dünyayı başka herhangi bir yere değişmezdin. Fakat herkes göçmek zorundadır.
Bedenin sonsuza kadar kalıcı değildir, tıpkı bir araba gibi. Bedenine iyi bakarsan muhtemelen uzun bir zaman dayanıklı kalmasını sağlayabilirsin.
Bazen bir insan bedeninin tükenmesinden önce ölür!...
Ancak ölüm doğmuş olmak gibidir.
Bu yeni yolculuğun yolcusu ruhundur. Ruhunu bir ayak veya bir saç teli gibi elinde tutamazsın.
ruhun nasıl bir yaşama, nereye gider?
Doğmamış bir bebek kısa bir süre sonra doğacağı dünyayı nasıl gözünde canlandıramazsa
sende bu yeni yolculuğu bilemezsin..
Bu yeni dünyanın nerede ve nasıl olduğundan çok daha önemli bir şey vardır.
yalnız başına mı? ruhla amacımıza doğru çabalayarak yaşamaya devam edeceğiz.
asıl sor budur.
zira ölmeden ölmüş birisi için...
Hala burası senin için yaşanılan tek yerdi. Başka bir yerde var olabileceğini hayal bile etmemiştin ve şimdi dışarı doğru itilmekteydin. Hiç kimse sana gitmeye hazır olup olmadığını sormadı. Dışarı çıkmaya zorlanmış, gıda ve hava kordonun sonsuza kadar kesilmişti.
Doğmuş olmak bir parça ürkütücüydü. Ağladın. Eğer bunun hakkında düşünebilseydin muhtemelen ölmekte olduğunu sanacaktın. Bir bakıma haklı sayılırdın. Rahim içindeki hayat sona ermişti...
Fakat yaşamının yeni bir parçası başlıyordu.
Bedenini kullanmayı öğrenmen gerektiği kadar bir şahsiyet olarak da gelişmeye çalışmalıydın. Bir aklın vardı ve karar almakta sana yardımcı oluyordu. Aynı zamanda duygularınla coşuyordun. Kimi zaman mutlu, kimi zaman hüzünlü, kimi zaman yalnızlık içinde ya da kızgın, kimi kez de telaşlıydın. Söylediklerin ve yaptıklarınla diğer insanları mutlu veya mutsuz kılabileceğini öğrendin. Ana-baba ve öğretmenlerinin neyi yapman gerektiği ve nasıl yapman gerektiği hakkında kendi fikirleri vardı.
Onların söyledikleri şekilde hareket etmek her zaman kolay değildi, fakat gelişmene yardımcı oluyordu. Çok iyi bir şey yaptığında içinde iyi bir duygunun yayıldığı dikkatini çekmeye başladı. Bu duygunun gelmesi, Yanlış bir şeyler yaptığında kendini mutsuz hissettin. İnsanları -özellikle kendini-, hayal kırıklığına uğratmışsın gibi hissettin.
Hatta iniş ve çıkışlarıyla bile bu yeni dünya heyecan vericiydi. Çabucak, rahim dünyan hakkındaki her şeyi unuttun. Bu yeni dünyayı başka herhangi bir yere değişmezdin. Fakat herkes göçmek zorundadır.
Bedenin sonsuza kadar kalıcı değildir, tıpkı bir araba gibi. Bedenine iyi bakarsan muhtemelen uzun bir zaman dayanıklı kalmasını sağlayabilirsin.
Bazen bir insan bedeninin tükenmesinden önce ölür!...
Ancak ölüm doğmuş olmak gibidir.
Bu yeni yolculuğun yolcusu ruhundur. Ruhunu bir ayak veya bir saç teli gibi elinde tutamazsın.
ruhun nasıl bir yaşama, nereye gider?
Doğmamış bir bebek kısa bir süre sonra doğacağı dünyayı nasıl gözünde canlandıramazsa
sende bu yeni yolculuğu bilemezsin..
Bu yeni dünyanın nerede ve nasıl olduğundan çok daha önemli bir şey vardır.
yalnız başına mı? ruhla amacımıza doğru çabalayarak yaşamaya devam edeceğiz.
asıl sor budur.
zira ölmeden ölmüş birisi için...
uçurtma..
Sen değilsinBenim içimi ısıtacak olan,Sen değilsinTek uyurken düşündüğüm,Sınırda dolaşırken o suya beni sokacakGene sen değilsin!Umutlarım boşa çıktı diye üzülmedim hiçRahat bir nefes aldım derinden kiHür olduğum için!Bende ki tek açık kapıdan giremediğin için…Huzurla açtım kapıyı sonuna kadar,Çünkü Sen çukura düştün dibini de hala göremedin.Çok büyütmüşüm bakışlarını, tenini zekanı!Artık bir basamak daha çıkabilirim rüzgarla birlikteArtık yeni oyunlar var hayatımda,Sonlarını bilmediğim bilmek istemediğim.Kendimi sevdim salağa yatarak,Havada dansetmemi sağladın sen,Uzun zaman dan sonra tekrar kendime dokunmamı sağladınZeki sandığım ama basit oyunlarmış senin oyunların,Mutluyum çok uzun zaman olmuştu böyle hissetmeyeliBir kez daha yenilemedim, görünmeyen bir ödül aldımÖdülü bir üst basamakta rüşvet olarak vereceğim,Sen olmasaydın yükselemezdim böyleBir tek bu işe yaradın biliyorsun değil mi?Şimdi ben varım benim tenim benim bakışlarım benim zekam.Kapıya bir TAŞ sıkıştırdımAdımımı attım merdivenlereBuz buharındaki yumuşaklığı hissetmek için...
Sen değilmişsin o yüzden; standby mode on :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)