3 Nisan 2012 Salı

devamı yok sıkıldım artık bu konudan...


Neden ben mutlu değilim?
Böyle bir takıntım, beklentim arabeskim yok.
Mesele;
esas olan gerçek olan neyse ona yaklaşabilmek, bu durumda mutluluk bir kriter değil bilmediğin bir yolda ilerlerken başına neler geleceğini bilemezsin planlı hareket edemezsin, güçlü olmak zorundasındır, iradeli olmak zorundasındır mutlu olmak zorunluluğun yoktur ki mutluluk “arayışım” değil.
Bir de şu var” hikayemi herkes bilmiyor” ki;
bilmeleri de bir kriter değil, dert anlaşılmak değil. Standart olarak gördüğüm, rakamı atıyorum yüzde 85’in içinde yer alan diğer insanlarla ilgilenmiyorum. Derdim kendim bir başkası veya çoğul hali değil.
Fark’ın peşindeyim. Farkındalığın değil, standartın değil.
Farkındalık;
Piyasa da dolanan sayısı da çok olan bir ton farkındalık kitapları.
Ben o kitapları izdivaç programların da sık rastlanan aşağıda ki durumlarına benzetiyorum.
Kadın işkence görmüş resmen ağlıyor zırlıyor anlatıyor derdini, yüreği acıyor, 10 dakikalık acıtasyon kıvamın da geçen program 12. Dakika göbek havasıyla devam ediyor...
Kadına üzülüyorsun ve biliyorsun ki 10 dakika sonra kıvam değişecek. Bu nedir şimdi?
Misal kadın 30 sene acıyla yaşamış bunu paylaşmış karşılığı 10 dakika ve herşey çözüme ulaşıyor J
Hisler bende öyle mi?
Ben bir adamı beğendiğim zaman veya yavrusuyla oynaşan bir kedi gördüğüm zaman bundan alacağım haz 10 dakikamı? İşte mesele burada insanlara 10 dakika yetiyor ve bana yetmiyor. Burada sorun başlıyor. Bir hatun erkeği beğeniyor akabinde tanışmaya çalışıyor tanışıyor buluşuyor sevişiyor veya sevişmiyor birkaç gün sonra sevişiyor gibi. Herşey tüketim çılgınlığına girmiş gibi. Ne hissediliyorsa hemen yaşanmalı tüketilmeli. Hissetmek çok kolay basit geliyor çoğu insana, işte burada bir sorun daha kendini gösteriyor, bende öyle işlemiyor sistem.
İyi veya kötü, şiddet veya tepkisizlik, acı veya zevk mevzu neyse duruma göre his kendini her dakika göstermiyor ve bir his içerisindeyken ben onu tüketmek istemiyorum nereye kadar yaşayabileceksem o hissi tutuyorum besliyorum içimde. Bu çekilen bir acı olsa bile. Hislerim her zaman çalışmıyor kafasına göre, burada ironik olan bahsettiğim izdivaç programların da ki insanlara hissiz denmesi. Asıl hissiz benim bana göre, aşık olamıyorum, üzülemiyorum veya sevinemiyorum uzun zaman aralıkları olması gerekiyor bir hissi yakalayabilmem veya hissedebilmem için. Katır gibi bir bünyem var sanırım, fabrika hatası ya da.
Böyle olunca ne oluyor? Benim gibi zor rastlanan bir modeli standarta sokmaya çabalamak nafile bir sonuç doğuruyor.
Her his benim için bir basamaktır. Acımı çekiyorum ben bırakmam o acıyı. “Acı kötüdür kimse çekmek istemez” ben isterim çünkü hissettiğim bir şey var iyi veya kötü içimi çizen anlam veremediğim bir acı taşıyabildiğim yere kadar benimledir. Ona ait ne varsa emerim, her bilgiyi kaydederim çünkü bilirim ben gömünce o hissi aynısı bir daha olmayacak.
Her his bir basamaktır bende, ya var olduğun basamaktasındır ya bir üst basamağa çıkmak üzeresindir iniş yok çıkış vardır.
Kendi bünyemde kafamda dünyamda bir basamak daha çıkılacaksa;
Ben istediğim zaman, var olduğum basamağın kafasından sıkıldığım zaman, o basamağa dair aradığımı bulduğum zaman. İşte bilinmeyen yol bir basamaktan diğerine niyetlendiğin ve eyleme geçtiğin an, çünkü;
Her basamağın kafası başka, doğruları başka, hayata duruşun, bakışın başka. Her basamak da ki soluğun hava başka, iletişim de olduğun beyinler başka.
Başka da başka, her basamak başka J
Herkesin bir hayat hikayesi var.
Ben basitim, sen basitsin o da basit herkes basit. Herkes aynı aslın da çünkü; bir gruba dahiliz, en büyük grup; insanoğlu grubu..
Süper zeka değilim, insanoğlu grubundanım. Duygularım, mantığım, egom, id’im, zevkim, huzur-aşk-şiddet-kıskançlık kelimelerine yüklediğim kavramlar standart bilinen manalar değil.
Bu konular da konuşmayı da beceremem pek de sevmem, anlatma özürlüyümdür biraz.
çünkü;
hissettiğim şeye karşılık bir kelime bulamam, cahilliğimden değil, anlatılmak istenen şeye tam karşılık gelen bir kelime olmadığından ve çoğunluk bu yüzden anlatmam. Anlatsam ne fayda göreceğim ki hem? Benim çözmem gereken (bak anlatmak istediğim şey aslında çözülmesi gereken bir sorun değil, yine kelime yok ona yakın düşen kelimeyle bir savaş halinde anlatımıma devam edicem) neyse ya da edinmem gereken bilgi neyse bunu ben bulmalıyım egoyla alakalı değil bu, ben bedenime bi duyguyu giydireceksem, benimseyeceksem seveceksem onu o bilgiyi benim bulmam lazım gelir ki bedenime yakışsın, ruhuma yakışsın…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder